23 Temmuz 2014 Çarşamba

FİLİSTİN VE YAHUDİLER 2

II.Meşrutiyetin ilanı ile Filistine Yahudi göçü bir anda arttı.
İttihat ve Terakki bu göçü durdurmak için tedbirler aldı.
Hiç biri bir işe yaramadı.
Filistin’e gelen Yahudiler ziyaretçi olarak giriyorlardı.
Bunun için Osmanlı bunların pasaportları toplayıp,
Yerine kırmızı ikamet tezkeresi veriyordu.
Buna karşı çok patırdı çıktı.
Giriş tarihleri pasaportlara işlenmeye başlandı.
Alınan tüm tedbirler bir işe yaramadı.
Bab-ı Ali Ocak 1914’te tüm tedbirler kaldırıldı.
Bu arada Osmanlı devleti I.Dünya Savaşında mağlup oldu.
Önemli miktar topraklar elimizden çıktı.
Filistin’de bunlardan biriydi.
Zaten 1916 yılında Ingiltere ve Fransa Sykes-Picot
anlaşmasıyla, Orta Doğuyu paylaşmışlardı.
Kasım 1917 Balfour bildirisi ile Yahudi Devleti yolu açılmış oldu.
İngiltere tüm Araplara şu telkinde bulundu:
Osmanlı zulmü altında ezildiniz gelin Yahudilerle işbirliği yapın.
3 Ocak 1919 tarihinde Hicaz Arap Devleti adına Emir Hüseyin’in,
 Oğlu Emir Faysal ve Sionizm Teşkilatı Lideri Weissman bir anlaştılar.
İngiltere ikili oynadı.
Araplara krallık verirken toprakları Yahudilere bıraktı.
Araplarda kral olabilmek için bu işe teşne oldular.
İngiltere’de Emir Hüseyini Hicaz kralı,
Oğulları Faysal’ı Irak kralı ve Abdullahı Ürdün kralı ilan etti.
Aynı yıl Herbert Samueli Filistin Vali yardımcısı olarak atandı.
1948 yılında İsrail Devleti kuruldu.
Türkiye’de28 Mart 1949 tarihinde İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülkedir.

Sonradan zaman içinde karşılıklı ihtilaflar başladı.
YAHUDİLER VE FİLİSTİN

Yahudiler İslam’ın çıkışından bin yıl önce sürüldükleri,
Topraklara bir daha dönme konusunu hep canlı tutmuşlardır.
Buna da Eretz Israel denir.
Kudüs’ün tepelerinden biri olan Sion’a izafeten,
Bu harekete Sionizm denmiştir.
1881 de Rusya’da Çar II.Alexandr öldürülünce,
Yahudilerin Rusya’da yaşaması güçleşti.
Belli bir düzenle Rusya’dan sürülmeye başlandılar.
Romanya ve Yunanistan’dan da sürgünler başladı.
Sürülen insanlar bazı Yahudi örgütlerinin yönlendirmeleriyle,
Filistin’e göçmeye başladılar.
Kısacası, Batı dünyası tarafından Osmanlı’nın başına bela edildiler.
Önceleri Anadolu’da iskan düşünülse bile hedef Filistin oldu.
O dönem Osmanlı borçlarına karşı arazi verilmesi konuşuldu.
Hicaz bölgesi haricinde her isteyen Osmanlı’da toprak alabiliyordu.
Filistin’e yapılan göçlere engel olmak için.
Padişah Filistin’de iskanı önleyen bir irade yayınlamıştı.
Yerleşmelerin engellenmesi için Filistin’de tapu verilmemekteydi.
Aslında Osmanlı Devleti Yahudilerin Filistin’e
Yerleşmemesi için tüm tedbirleri almıştır.
Ama Bab-ı Ali merkezi Filistin’de bulunan,
Devlet kadrolarına egemen olamamıştır.
Çünkü devlet kadroları gırtlağına kadar bu işin içinde idiler.
İsimleriyle ve tarihleriyle bir örnek vereyim:
2.Kasım 1892 tarihinde Beyrut Valisi İsmail Kemal beyin raporu:
Beyrut vilayetinde 3 milyon dönüm miri devlet arazisi vardır.
Buradaki memurlar, bölge ileri gelenleri, bir takım hilelerle,
İşleri kılıfına uydurarak arazileri kendilerine satın alırlar.
Sonrada el altından Yahudilere satarlar.
Akka Mutasarrafı Sadık Paşa başta, Hayfa Kaymakamı Mustafa Efendi,
Akka Müftüsü Ali,  Hayfa Belediye Reisi Mustafa el altından 140 aileyi
Hayfa kazası nüfusuna kaydederler.
Kayda alınan Yahudi aileleri uzun süredir bu bölge ahalisi imiş,
Gibi evraklar, defterler, ruhsatlar düzenlerler.
Bölgedeki devlet kadroları ve bölge ileri gelenleri,
Filistin’i karış karış satarlar.
Birinci Dünya savaşı sonrası Filistin Osmanlı’nın elinden çıkar.
Başta İngiltere’nin organizasyonu ile Israil adım adım kurulur.
İsrail devletini de dünyada ilk olarak Türkiye tanır.


YENİÇERİ OCAĞI’NIN KALDIRILMASI SON

Sultan II.Mahmut aslında ilerici ve yenilikçi bir padişahtır.
Yeniçeri Ocağını kaldırabilmek için dincilerle işbirliği yapar.
Bu dönemde güncel hayata din alet edilir.
Bütün dinciler birden el üstüne çıkarlar.
Bektaşilerin Kuran’a saygı göstermedikleri yayılır.
Anadolu’da askeri kışlaya Peygamber Ocağı denir.
Bu söz nerden gelir.
Sultan II.Mahmut’un kurduğu ordunun adı,
‘’Asakir-i Mansure-i Muhammediye’’ olur.
Türkçesi :
Allahın izniyle muzaffer olacak Muhammed’in ordusu.
Ticaret bölgesinde Yeniçeri kökenli hamallar asılır.
Onların yerine Anadolu’dan Ermeniler getirilir.
Yüz sene sonra onlar da aynı akibete kurban giderler.
Sultan II.Mahmut’a en büyük desteği veren,
Mekkizade Mustafa Asım Efendi’dir.
Kendisi Nakşibendi dergahının Halidiye koluna mensuptur.
Sultan II.Mahmut’ta o dönemde Nakşiliğe destek verdi.
Tüm Sünni tarikatler bir çatı altında toparlanmaya çalışıldı.
Bektaşi tekkelerine el kondu
Tekkedekiler içeri atıldı.
Hayatları boyunca ehli sünnet kalmaya yemin edenler,
serbest bırakıldılar.
1826 tarihinden itibaren Bektaşi Dedeliği kaldırıldı.
Tüm dergahlar Nakşilere verildi.
Bektaşilerin diğer tarikatlara sızmalarına karşın,
Her tarikata bir üniforma giyilmesi mecbur tutuldu.
Bu tarihten itibaren Takiye kelimesi öne çıktı.
Vaka-ı Hayriye denen olayla 10.000 yeniçeri öldürüldü.
Kışlaları topa tutuldu.
Büyük bir kısmı Belgrat Ormanına kaçtı.
Devlette Belgrat Ormanını ateşe verdi.
Çok önemli bir dönem sona erdi.
SONUÇ:
Bence bu konu tam Türk usulü sonuçlandı.
400 yıllık kurum zamanında çağa uydurulamadı.
Padişahlar olayları seyretti.
Sonunda da sistem kanlı olarak ortadan kaldırıldı.
O günün şartlarına göre yapılan ayarlama ile,
Ülke 200-300 yıl sürecek bir mezhep ayrışımına sürüklendi.


YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASI 4

Bu konunun dördüncü yazısı.
Koskoca Osmanlı’da bir dönemi özetlerken,
İster istemez konu uzuyor.
Benim günlük yazılar 200 kelimeyi aşmıyor.
Osmanlı’yı da bu formata sokmak zor.
Zira ilave konular çıkıyor.
Sultan II.Mahmut’u anlatırken, Halet efendiyi
Tanıtmamak zordu.
Zira dönemin üçte birinde adam etken.
Şimdi Sultan II.Mahmut Yeniçeri Ocağını kaldırmaya hazırlanıyor.
Yeniçeriler’de Sultan II.Mahmut’u öldürmeye çalışıyorlar.
Ama işte bir zorluk var.
Osmanlı tarihinde 3 tane Ata padişah var.
Ata Padişah olmayınca soy devam etmiyor.
Türkçesi, padişah olacak başka kimse yok.
Adamın çoluğu çocuğu olmayınca soy duruyor.
Sultan II.Mahmut’u indirince padişah yok.
Bir tek kızkardeşi Esma Sultan var.
Kadın Sultan olur mu, düşüncesi tartışılıyor.
Esma Sultan’da şahsına münhasır bir kadın.
Giyimi, yaşantısı, eğlencesi ile fenomen.
Saray dışında Ortaköy’de yaşıyor.
Çok ta zampara bir kadın!!
Yeniçeriler bu işe de takılıyorlar.
İmkanı bulan diğer kanadı götürecek.
Saflar bugünkü gibi diğerine tahammül edemiyor.
Yeniçeri Ocağının en büyük sarrafı da Behar Karmona.
Yahudi Sarrafların işini engelleyen Akka Valisi var.
Behar Karmona Şeyhülislama fetva verdiriyor.
Akka Valisi Abdullah Paşa’yi idam ettiriyor.
Akka bugün İsrail sınırlarında bir liman kenti.
Sultan II.Mahmut aradığı nedeni bulmuş oluyor.
Zaten Yeniçeri Ocağına hizmet eden Sarraflara hıncı var.
Sultan II.Mahmut’ta ; Behor Karmona, Yeşeye Acıman, Yeheskel Gabay,
İsimli sarrafları idam ettiriyor.
Bu Musevi aileler hala toplumunun önemli renkleri.
Eli Acıman, Türk reklam dünyasının en önemli duayeni.
Mario Gabay’da Eminönü Hamidiye Caddesinde,
1960’dan bu sana Spor Malzemeleri ithalatçısı.
Dükkanı Hacı Bekir’in sırasında idi.

Yarın Vaka-ı Hayriye ve Bektaşilere yapılan zulüm.
YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASI 3

MEHMET SAİT HALET EFENDİ
1760 yılında İstanbul’da bir kadının oğlu olarak doğmuştur.
Şeyhülislam Mehmet Şerif Efendi’in yardımcısı olarak işe başlamıştır.
Gençliğinde Mesihat Kaleminde çalışmıştır.
Ulemaların eğitildiği medrese eğitimi yoktur.
Kitabet, belagat ve şiirde kendini yetiştirmiştir.
Mehmet Raşit Efendi'nin konağında güzel hitabetleri ile öne çıktı.
Galata Mevlevihanesinde Şeyh Galibe intizap etti.
Buradan derya tercümanı Kalmaki yanına katıp oldu.
Fenerli Rumların ileri gelenleri ile dostluklara kurdu.
Mehmet Raşit Efendi'nin torpili ile Hacegan sınıfına alındı.
1802'de Paris’e orta elçi oldu.
Napolyon’un imparatorluk dönemlerinde Paris’te idi.
1807'de Halet Efendi Rikab-ı Hümayun reisi olmuştur.
İngiltere'nin elçisi ile gizli ilişkilere girmiştir.
Fransız elçisinin ihbar etmesi ile Kütahya’ya sürüldü.
1811'de tekrar Rikab-ı Hümayun kethüdası oldu.
Padişah onu gizli yazışmalarla görevlendirdi.
1815'de Nişancı görevini, yani padişahın baş katibi sıfatını aldı.
Büyük bir nüfus kazandı.
Sultan üzerindeki bu özel nüfuzunu 1823'e kadar devam ettirdi.
Yeniçeri Ocağını koruyup askeri islahatın yapılmasına engel oldu.
Fenerli Rumları memnun etmek için Tepedelenli Ali Paşa’yı ezmiştir.
Sadrazam Benderli Ali Paşa'nın Yunan İhtilali ile ilgili önerilerine,
muhalefet ederek gözden düşmesine neden olmuştur.
Politikaları sonucu olarak Mora ihtilali alevlenmiş,

İhtilalciler Yunan Bağımsızlık Savaşı'nı kazanmışlardır.
YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASI 2
Dün Yeniçerileri anlattım.
Sultan III.Selim bu yüzden hayatını kaybetmişti.
Sultan II.Mahmut tahta kesin kararlı olarak oturdu.
Osmanlı 1699 Karlofça’dan sonra tüm savaşları kaybetmişti.
Zira yeniçeriler savaşmıyorlardı.
Rusya Yeniçeri benzeri olan Streltsıy Ocağını kaldırmıştı.
Yeniçeri Ocağının kaldırılması hemen olmadı.
Bu yolda zaman içinde cepheler oluştu.
Burada finansman ve din önemli mücadele kozları idi.
İki ayrı hizip çatışması başladı.
Bir tarafta Sultan II.Mahmut, Ermeni sarraflar, Ulema Sınıfı ve Nakşibendiler.
Diğer tarafta Yeniçeri Ocağı, Yahudi tefeciler, yeniçeri esnafı ve Bektaşiler.
Osmanlı’da toplumunda Ekalliyetler önemli bir dünya idi.
Bunlar Rumlar, Ermeniler ve Musevilerdi.
Nüfusları bugünkü gibi değildi.
1821’deki Yunan isyanı sebebiyle Rumların etkisi azalmıştı.
O dönemde Yahudi Ermeni çatışması oldu.
Zira her Yeniçeri Ortası’nın çalıştığı bir iki Yahudi tefeci vardı.
Yeniçeriliğin kalkması Yahudileri de batıracaktı.
Osmanlı Darphanesi’nin yönetimi ekalliyetler de idi.
Buraya Ermeniler’de Yahudiler’de talipti.
Sultan III.Mustafa döneminde darphane Yahudilerdeydi.
Darphane Müdürü Yako Bonfil Efendi idi.
Sultan III.Mustafa Darphane müdürlüğüne Ermeni Düzyan ailesinden,
Mikail Çelebi’yi tayin etti.
Darphane Kontrolü Ermenilere geçti.
Darphane önemli idi.
Çünkü Darphane’yi kontrol eden piyasayı da kontrol ediyordu.
Darphane Müdürü’nün yönlendirmesi ile sarraflar altın veriliyordu.
İkinci cephe ise Dinin bu işe sokulmasıydı.
İşin garibi Yeniçeri ocağının kaldırılarak yeni bir düzen kuruluyordu.
İslam tarikatları arasında en çağdaş, yeniliğe açık olan,
Liberal ve hoşgörülü olanlar Bektaşilerdi.
Nakşibendiler ise tutucu olanlardır.
Matbaaya engel olanlar Nakşibendi idiler.
Bu çatışmada ise Nakşiler yenilikçi olmuştu.
Bektaşiler ise tutucu.
Yani kolayca dinsiz diye yaftalanabilirdi.

Bektaşiler ise tutucu ve dinsiz olmuştular.
YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASI 1

Yeniçeri yeni asker demektir
İlk dönemlerde devşirme çocukları toplanırdı.
Acemi kışlalarında eğitim görürlerdi.
Bunlara ‘’kul taifesi’’ denirdi.
Bu işin ilk fikri Roma Ordusundan gelir.
Hepsi bekardı, kışlada disiplinle yaşarlardı.
Askerlik dışında bir iş yapmaları yasaktı,
Seferlerde elde ettikleri ganimetleri, paraları,
Yahudi tefecilere satarlardı.
Ganimet devletin önemli bir kaynağı idi.
Yeniçerilik döneminde Yahudi tefeciler egemendi.
Sultan III.Murat döneminden itibaren,
Müslüman çocuklarda Ocağa alındı.
Müslüman çocuklar kul olmayı kabullenmezdiler.
Başıboş olduklarından disipline fazla gelmezlerdi.
Bir süre sonra evlilik izni çıktı.
Evli olanlara evci izni çıktı.
Kışlalar boşaldı.
Kışlalar bekar odalarına döndü.
17.yüzyıl bu işin dönüm noktası oldu.
Yeniçeri Ocağı silahlı bir örgütü aşarak,
Ekonomik toplumsal bir kimliğe büründüler.
Ortaya Türk sermayesi olan bir esnaf gurubu çıktı.
Boyacılık, marangozluk, terzilik, sandalcılık, demircilik,
Gibi konularda çalışmaya başladılar.
Hatta Eminönü’nde dükkanı olanlar bile vardı.
Piyasa’da yaşananlar Yeniçerileri etkiliyordu.
Savaşa gidileceği zaman İmdad-ı seferiye vergisi alınırdı.
Lale Devrinde bu vergiler alındığı halde sefere gidilmemesi,
İsyan’a sebep olmuştu.
İstemedikleri savaşa gitmemeye başladılar.
Asker ihtiyacı için işsiz güçsüz serseriler orduya alınmıştı.
Bir baltaya sap olamayanlar yeniçeri oldular.
Savaş olmadığı dönemlerde milleti haraca kestiler.
1737-1769 arasında hiç savaşmadan emekli olanlar vardı.
Son senelerde hiç talim yapmazlardı
Maaş kartlarını esnafa satmıştılar.
Meyhane, kerhane ve kahvehanelerde zaman geçirirlerdi.
1699 yılından sonra Osmanlı hiçbir savaşı kazanamamıştı.
Padişahlar 130 sene bu işi tartışmalarına karşın.
Bu işe bulaşmadılar.
Sultan III.Selim Yeniçeri Ocağı ile yürünmeyeceğini gördü.
Ocağı kapamadan Nizamı Cedit isimli bir askeri düzen
Kurmaya kalktı.

Ama İsyan sonunda tahtını ve yaşamını kaybetti.
TRABZON’DA GİZLİ HIRİSTİYANLAR
Klostoi diye Rumca bir kelime vardır.
Türkçesi Dönmedir.
Anadolu çok zengin bir coğrafyadır.
Onlarca din, mezhep, tarikat vardır.
Bu yazdıklarım hiçbir dini veya mezhebi,
Üzmek veya ayrıma tabi tutmak için değildir.
Ben yaşanmışları anlatıyorum.
Karadeniz Trabzon civarında 1620’lerden itibaren,
Hıristiyanların Müslüman olması teşvik edilmiş.
Dikkat ederseniz Trabzon’da baba adı Abdullah çoktur.
Ne alaka diyebilirsiniz.
Osmanlı sonradan Müslüman olanlara kütüklerde,
Daima baba adına Abdullah yazar.
Bu bahsi geçen kasaba Trabzon’a 70 km mesafede.
Kasaba o dönemde biraz zorlama ile Müslümanlığı kabul ediyor.
Ama görünürde, Hıristiyan inanışı muhafaza ediyorlar.
Sebatay inanışında olanlar gibi.
Evlerin bodrumunda ibadet ediyorlar.
Bodrum katın yarısı ağıl yarısı gizli ibadethane.
Bodrumda ikonlar, şamdanlar ve haçlar.
O kadar zor bir hayat ki, dışarıya kız ve oğlan vermek yasak,
Bunu sağlamak için ne düzenler kuruluyor.
Dışarı verilen kızın Müslümanlaşması istenmiyor.
Alınan Müslüman gelinler ise ailenin kadınlarınca,
Hıristiyan olmaya ikna olursa ediliyor.
Gelin vaftiz edilip gerdeğe girebiliyor.
Çocuklar vaftiz ediliyor ama gizli.
Aileler aynı Müslümanlar gibi giyiniyorlar.
Çevre kasabalar arasında en yobaz onlar.
Kim radikal olursa o en iyi müslümandır.
Cumaları camiye gidiyorlar.
Pazarları kendi kiliselerinde ibadet ediyorlar.
Bu gelenek 200 yıl sürer.
1826 Osmanlı Rus savaşı sırasında Hıristiyanlığa,
Dönmek isterler ama karar veremezler.
1839 yılında Tanzimat Fermanı ile karar verirler.
Tanzimat ile azınlıklara yeni haklar verilmiştir.
Hıristiyanlar ibadetlerini özgürce yapmaya başlarlar.
Ama bu haklar mevcut Hıristiyanlar içindir.
Fermanda Müslümanlıktan çıkmak ile ilgili bir konu yoktur.
1856 yılında Islahat Fermanı bir umut olur.
Ama ondan da Müslümanlıktan çıkmak yoktur.
O dönemdeki İngiliz elçisi Stratford Canning bu işe el atar.
Uğraşır ama köydekilerin öldürülmesini engelleyemz.

Zira Osmanlı’da Müslümanlıktan çıkılmaz.