9 Ağustos 2014 Cumartesi























CAĞALOĞLU
İstanbul’da beni en çok etkilen semttir.
Tarihi yarım ada dediğimiz Suriçi.
Cağaloğlu Suriçi’nin kalbidir.
Cağaloğlu’nda nereye baksan tarihtir.
Bir dört yol ağzı.
Kuzeye yolu Bab-ı Ali ve Sirkeci.
Doğusu Ayasofya ve eski meydan.
Ayasofya meydanı bugünkü Taksim.
Güneyi 3000 yıllık Divanyolu.
270 mezarı ile Osmanlı Anıtkabiri
Batı sokağı ise Nuruosmaniye ve Çarşı.
Meydanın göbeğinde Mahmut Nedim’in mezarı.
Şu ünlü Rus yanlısı Sadrazam.
İstanbul’da çok semtin adı paşa isimlerinden gelir.
Cağaloğlu ise Cigalzade(oğlu) isminden gelir.
Cigalzade Sinan Paşa önemli bir devlet adamıdır.
Önemli bir komutan ve önemli bir amiraldir.
Devşirme kökenlidir.
Kökeni ile rivayetler muhteliftir.
Ben bilinmeyen Cağaloğlu’nu anlatayım.
Bilineni her yerde var.
Cigalzade’nin konağı bugünkü İEL binası civarında.
Ticaret Sokağı’nda Osmanlı Arşivleri bulunur.
Türk Ocağı Caddesinde Duyun-u Umumiye bulunur.
Karşısında İttihat ve Terakki Merkezi.
Bu bina bir dönemin ünlü Cumhuriyet Gazetesi.
Enver Paşanın beyaz atıyla 24 Ocak 1913 bakına gittiği yapı.
Maalesef bizde İhtilal yapma geleneği bununla başlar.
Ayrıca Abdullah Cevdet’in İçtihad Dergisi’nin yayınladığı sokak.
İçtihad kelimesi o dönemde Fransızca yazılmıştı.
Cemal Meriç’in deyimiyle modernist İslamcıların kalesi idi.
Yobazların sık sık saldırdığı yerdi.
Molla Fenari Mescidi ve incili çavuş meydanı.
İlk matbuatın vücut bulduğu sokaklar.
Cağaloğlu Kız Enstüsü bir paşa konağı.
Hemde Bülbül Teyfik Paşa’nın evi.
Ayrıca ilk Mülkiye mektebi.

Daha Cağaloğlunda yazılacak çoook yer var. 


























ÇAPULÇULAR LAFI YENİ DEĞİL.
1922’lerde İstanbul İşgal altındadır.
M.Kemal hareketi Anadolu’da başarıya ulaşmak üzeredir.
İstanbul Üniversite’sinin o zaman ki adı Darülfünun.
Öğrenciler Anadolu hareketini destekliyorlar.
Mustafa Kemal hareketi Türkçülüğü öne çıkarıyor.
Üniversite’de bir de eski kalıp hocalar var.
Onlarda Osmanlı İslam’ı çizgisindeler.
Üniversite hocaları iki farklı dünyadalar.
Gerilimde Üniversiteyi kavramış durumda.
Üniversitede Felsefe konulu bir panel var.
Tarih 29 Mart.1922
Rıza Tevfik kürsüde anlatıyor:
‘’Fuzuli Türk değildir, İranlıdır.’’
Hocalardan Süleyman Nazif müdahale ediyor.
‘’Fuzuli Türk’tür. Azeri Türkü’dür.
Rıza Tevfik cevap verir:
‘’Fuzuli Türk değildir. Türk olsa ne yazar.
Fuzuli’yi aranıza alsanız ne çıkarınız olacak.
Bugün İstanbul’da rahat oturuyorsanız,
İslam devleti sayesindedir.’’
Panel karışır. Talebeler ayaklanır.
Rıza Tevfik okuldan kaçar.
Diğer bir hoca Hüseyin Daniş derste şunu söyler:
‘’Türkler Çapulçudur.’’
O dönemin bir tutucu gazetesi var.
Adı : Peyam-ı Sabah.
Bu gazetede yazı yazan hocaların hepsi aynı kafadadır.
Hüseyin Daniş, Rıza Teyfik, Ali Kemal ve Barsamyan Efendi.
Talebeler biz bu hocaların dersine girmeyiz diye,
Üniversite’de boykota başlıyorlar.
Hocalar Türklüğe hakaret etmişlerdir, kovulmalıdırlar.
Ticaret Mektebi, Ziraat Mektebi, Baytar Mektebi,
Bahriye mektebi, Mektebi Mülkiye, Dişçi Mektebi’de
Bu işe dahil olurlar.
İş karışınca, 12.Nisan 1922 tarihinde Üniversite tatil edilir.
Ali Kemal gazetede öğrencilere Yardakçılar, Baldırı Çıplaklar,
Diye saldırır ve ortalığı karıştırır.
Diğer gazetelere de: Siz Lahana Yapraklarısınız, diye sallar.
Öğrenci hareketi örgütlenmeye başlar.
Öğrenciler ‘’Darülfünun ve Mektebi Aliye Cemiyetini’’,
Kurarlar ve Akademi isimli kahvede toplanırlar.
Hocaları yumurta yağmuruna tutarlar.
Üniversite yönetimi çaresiz kalır beş hocayı görevden alırlar.
25 Ağustos’da eğitim tekrar başlar.
Mustafa Kemal hareketi Üniversiteyi kazanmıştır.

‘’Çapulçular, Baldırı çıplaklar’’ lafının kökenini de açıklamış olduk.   

























ABDÜLHAMİT’İN AKÇELERİ
Sultan II.Abdülhamit büyük para sahibi idi.
Her Padişah zengin değildir.
Şimdi dönemi bir anlatayım.
Osmanlı, Ekim 1875 tarihinde İrade-i Seniye yayınlar.
Buna Ramazan Kararnamesi denir.
Padişah Sultan Abdülaziz, Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’dır.
Osmanlı evvelce aldığı borçların faizini ödeyemez.
Osmanlı tahvili almış olanlar batar.
Parası batan birçok kişi de intihar eder.
Galata’da faaliyet gösteren birçok banker vardır.
Galata borsası o dönemin çok önemli bir yerdi.
Bu bankerler aynı zamanda Osmanlı devletine kredi bulurlardı.
Daha doğrusu Osmanlı Tahvillerini pazarlarlardı.
Osmanlı maliyesi batınca Dolmabahçe Sarayı etkilendi.
Şehzadeler, kadınefendiler, gözdelere bile para ödenemiyordu.
Şehzade Abdülhamit Efendi Banker Zarifi ile tanışır.
Banker Zarifi, o dönemin Galata bankerlerinden biri.
Bu tanışma Abdülhamit’in hayatını değiştirdi.
O zaman, Şehzadelere üç dört ayda bir maaş ödeniyordu.
Bu da kaime ve metelik olarak ödeniyor.
Abdülhamit maaşını Zarifi’ye kırdırmaya başlar.
Diğer Şehzadeler gibi çok harcamadığı için para sahibi olur.
O parayı tekrar Zarifi’ye verip faiz işletiyordu.
Kısacası Abdülhamit’in servetini Zarifi işletiyordu.
Abdülhamit’in serveti faizden geliyordu.
1876’da Sultan Abdülaziz’i tahtan indirilir.
Darbecilerden biri Sadrazam Hüseyin Avni Paşa idi.
Geçenler de Üsküdar’da köşkü yanan kişi.
Bu darbenin finasörü de Banker Zarifi idi.
Sultan II.Abdülhamit tahta çıkınca.
Bu ekiptekileri cezalandırdı, sürgüne gönderdi, idam etti.
Banker Zarifi’ye ise hiç kimse dokunmadı.
Abdülhamit tahta çıktığında Zarifi 70 yaşında idi.
Rum bankerlere o zaman Çorbacı denirdi.
Abdülhamit’te Zarifiye çorbacı derdi.
Genelde de ekonomi sohbeti yapardı.
Nerdeyse Padişah huzuruna beklemeden girerdi
Padişahın en sık görüştüğü insandı.
Zarifi 1884 yılında vefat eder.
Zarifi ölünce işleri Leonida Zarifi devir alır.
Saray ilişkilerini de Leonida Zarifi sürdürür.
Sultan servetini geniş ölçüde Avrupa Bankalarında yatırmıştı.
Sultan II.Abdülhamit paralarını Deutsche Bank,
Credit-Lyonnaise ve Barclays Bank’ta idi.
Türkiye’yi yönetenlerinde bugün İsviçre’de

2014 yılında değişen bir şey yok. 

























YILDIZ SARAYI KÜTÜPHANESİ
Sultan II.Abdülhamit 34. Osmanlı Padişahıdır.
Aynı zamanda 113. İslam Halifesidir.
Otuz üç yıl devlet yönetiminde kalmıştır.
Hayatına ve padişahlığına korkular egemen olmuştur.
Korkularından Dolmabahçe Sarayı’nda oturamamıştır.
Yıldız Sarayı’nda kendine ayrı bir dünya kurmuştur.
Ben işin politik yönünü değil, insani yönünü anlatacağım.
Sultan II.Abdülhamit saraydan çıkmayı hiç sevmezdi.
Saray yaşamına kendine meşgaleler yaratmıştır.
İyi bir Marangoz idi.
Yıldız Sarayı’nda bir marangozhane kurmuştu.
Çok çeşitli yerlerde yaptığı ahşap eserler bulunur.
Beylerbeyi Sarayı’nda, İÜ.Rektörlüğü’nde,
Ağa Kapısı Meşiat Arşivi’nde bugün hala kullanılan,
Mobilya ve dolaplar bulunur.
Yıldız Marangozhanesi’nin başı da Kemal Tahir’in babası idi.
Sultan II.Abdülhamit çamurdan porselen yapmayı öğrenmişti.
Önce Yıldız’da bir ocak kurmuştu.
Zamanla bu ocak Yıldız Porselen haline geldi.
Gelelim Yıldız Sarayı Kütüphanesine.
Saray Kütüphanesi döneminin en iyisi idi.
Kütüphane’de 20.000 adet çok önemli eser vardı.
Bu eserler hep elyazması ve tek nüsha idiler.
Bugün bu eserler İÜ.Nadir Eserler Kütüphanesinde bulunuyor
Akşemsettin ve Molla Gürani’ye ait el yazmaları var.
Osmanlı Divanlarının tek nüshaları kütüphanede bulunuyordu.
Sultan kütüphaneyi çok severdi.
Birçok önemli görüşmesini Kütüphane’de yapardı.
Çok önemli bir Abdülhamit yazarının gelelim iddiasına:
Yıldız Sarayı’ndaki bu muhteşem kütüphaneyi,
Kurdurmasına rağmen hiç kitap okumadığı anlatılır.
Kütüphanede kitap okuduğuna dair hiçbir belde yoktur.
Kütüphaneyi kuran kişi ise, İbnülemin Mahmut Kemal İnal’dir.
Sultan sadece Polisiye Roman okuturdu
Gelelim Sultan’ın Polisiye merakına.
Büyükelçiler yurt dışında her çıkan Polisiye romanı,
Satın alıp Yıldıza gönderiyorlar.
Bu iş için Saray’da bir tercüme bürosu var.
Altı kişilik mütercimlerin işi Polisiye Romanları çevirmek.
Sultan haremde bulunmadığı akşamlar,
Yatağına yatınca sütkardeşi İsmet Efendi tarafından,
Bu romanlar okunurdu.
Önemli bir İngiliz Polisiye Romanın dünyada ki,
Eksiksiz tek serisi bu kütüphanededir.
Sultan’ın özel kütüphanesinde 600 polisiye roman var.
Bugün bu romanların 505 tanesi İÜ.Nadir Eserler kütüphanesinde,
64 adedi ise Başbakanlık Osmanlı arşivindedir.

O da bir insandı ve merakları ve zevkleri vardı.