25 Temmuz 2014 Cuma

MEHMET AKİF ERSOY

Genelde Mehmet Akif aşırı dinci olarak anlatılır.
Atatürk karşıtı olarak tanıtılır.
Şapka devrimine karşı olduğu için Mısır’a yerleşti denir.
İnsanlarda olayı çözemez.
Mehmet Akif’i tanımakta yarar vardır.
1837 de İstanbul Fatih’te doğdu.
Babası Tahir Efendi Medrese hocası idi.
Oğlunu mahalle mektebine verdi.
Normal eğitim sonunda Mülkiye’ye girdi.
Daha sonra Mülkiye’yi bırakıp Baytar mektebine geçti.
Oradan da birincilikle mezun oldu.
Gençlik yıllarında Neyzen Teyfik’le beraber içki içerdi.
1898 de İsmet Hanım’la evlendi.
Altı çocuğu oldu.
Sultan II.Abdülhamit’e karşıydı.
İttihat ve Terakki içinde yer aldı.
Victor Hugo, Lamartin ve Zola kitapları elinden düşmezdi.
Teyfik Fikret’i hiç sevmezdi
Hiç hayatında aşk manzumesi yazmamıştır.
Teşkilat-I Mahsusa görevlisi idi.
Arap Çöllerinde ve Almanya’da görev yaptı.
Hamisi Abbas Halim Paşa onun çok önemli bir dostu idi.
Abbas Halim Paşa masondu.
Babası Prens Muhammet Abdülhalim Osmanlı’ya masonluğu getiren adamdı.
Akif yenileşmeye karşı olmayan bir şair idi.
Atatürk ve arkadaşları için idam fermanı çıkınca
Ankara’ya geçti ve Milli Mücadeleye katıldı.
Kastamonu Camii’ndeki konuşması bastırılıp dağıtıldı.
1920 meclisinde Burdur Milletvekili olarak görev yaptı.
İstiklal Marşını on günde yazdı.
Sırtına giyecek paltosu yokken
Para ödülünü kabul etmedi.
Cumhuriyetin en önemli projesi olan
Kuran-ı Kerimi Türkçe’ye çevirdi.
Abbas Halim Paşa’nın çocuklarının hocası idi.
1923’de Mısır’a Abbas Halim Paşa ile 7 aylığına gitti.
1924 yılında tekrar beş aylığına Mısır’a gitti.
1925 yılında tekrar Mısır’a gitti.
Burada Türkoloji kürsüsü başkanlığını yaptı.
Çok değer verdiği dostu Abbas Halim Paşa 1935 yılında öldü.
Akif 1936 yılında İstanbul’a döndü.
Siroz hastasıydı.
İstiklal Caddesi’ndeki Mısır apartmanında öldü.
Tek eşli bir aile hayatı olmuştur.
Kız çocuklarını okutmuştur.
Kızı Suat Nazım Hikmet’in annesinden resim dersi alırdı.
O dönemin şartlarında abdesinde namazında olan
Bir Türk Aydını idi.
SELANİK

Selanik şehrini kaybetmemize hala üzülürüm.
Bugün Selanik bir Yunan şehri.
Ama biz de olduğu dönemde tam bir Osmanlı şehriydi.
Türkler, Yahudiler, Sebetaycılar, Makedonlar ve Rumlar vardı.
İşin garip tarafı da en az nüfus Rumlarda idi.
1913 yılında Balkan savaşında kaybettik.
Kaybı hala çok açıdır.
Çünkü Tahsin Paşa bir kurşun atmadan şehri,
Yunan’a teslim etmiştir.
Yunanlılar şehri ele geçirince Türkler ve Sebaycılar,
Türkiye’ye göçmüşlerdir.
Benim anlatmak istediğim de o dönem.
Mübadele sırasında Yahudiler Selanik’te kalırlar.
Sebetaycı olanların bir kısmı Türkiye’ye döner.
Bir kısmı da orada kalmak ister.
Zira Selanik’te kurulu düzenleri vardır.
Ama Müslüman gözüktükleri için gitmek zorundadırlar.
Yahudi Hahambaşılığı’na müracaat ederler.
Bizim aslımız Yahudidir.
Biz tekrar Yahudi Cemaatine dönmek istiyoruz.
Hahambaşılık bunu kabul etmez.
Zira her Yahudi Doğumu kayda geçmektedir.
Hahambaşılık cevap verir:
Nesillerin meşru izdivaçtan doğduğuna dair elimizde belge yok.
Sebetaycılar bu işe üzülürler.
Çaresiz Türkiye’ye göç ederler.
Bu olaydan 20 kusur yıl sonra Hitler,
Selanik şehrini işgal eder.
Yahudi, cemaatinden 60 bin kişi kamplara götürülür.
Dönen yok kadar azdır.
Kader garip bir olay.
Bugün üzüldüğün şey, yarın sevincin oluyor.
OSMANLI SARAYINDA AĞALAR 3

Darüssaade Ağası kuyumcu, bezirgan, kürkçü, terzi, esnafla görüşürdü.
Haremin tüm alış verişi ondan geçerdi.
Her çarşamba günü vakıfların işlerini denetlemek için divan kurardı.
Her yıl Receb ayının 12.günü Surre alayının gönderilir.
Bu alayın gönderiliş merasimine Ağa başkanlık ederdi.
Darüssaade Ağaları, padişahların ölüm anlarında bulunurlardı.
Ölümü Sadrazama bildirmek Darüssaade Ağasının görevidir.
Tahta çıkan Şehzadeyi Silahdar Ağası ile birlikte tahta oturtmak ve,
İlan etmek görevleri arasındadır.
Bayram ve kılıç alayı törenlerinde de bulunurdu.
Valide sultanların Eski Saraydan Yeni Saray’a nakillerini,
Darüssade Ağası yönlendirir ve eşlik ederdi.
Şehzade ve hanım sultanın doğumlarını Ağa haber verirdi.
Nişan alayı ile gelen nişan takıları Harem’in Arabalar kapısında,
Darüssaade Ağasına teslim edilirdi.
Hanım sultanların nikahların da vekili Darüssaade Ağası olurdu.
Nikah Darüssaade Ağasının odasında kıyılır ve töreni o yönetirdi.
Şehzadelerinde ders ve eğitime Ağa tarafından başlatılırdı.
Darüssaade Ağalığının belirli bir müddeti yoktur.
Hacı Beşir Ağa, Sultan III.Ahmet ve Sultan I.Mahmut döneminde 29 yıl görev yapmıştır.
Mehmet Ağa’nın 17, İdris ve Yusuf Ağaların 16′şar yıl görevde kalmışlardır.
Darüssaade Ağalarının azilleri Cuma günü padişahın namaza gittiği camide yapılırdı.
Surre alayları sırasında azledilenler de olmuştur.
Azledilen ağalar genellikle Mısır’a gönderilirlerdi.
Hicaz, Gelibolu, Kıbrıs, Limni ve Şam’a da sürülen olmuştur.
Moralı Beşir Ağa ve Mercan Ağa gibi siyasi nüfuzu kullananlar idam edilmiştir.
Üsküdar’da Seyyit Ahmet deresi yakınında Pilavcı Bayırında bir kabristan bulunmaktadır.

Nitekim 1792′de vefat eden Bilal Ağa Eyüp Sultanda gömülmüştür.
OSMANLI SARAYINDA AĞALAR 2

Osmanlı Sarayının Harem kısmına Darüssaade denir.
Dolayısıyla haremi yöneten kişilere de Darüssaade Ağası denir.
Bu ağalara Kızlar Ağası deyimi de kullanıldığı olurdu.
1582 yılında Mehmet Ağa ile birlikte kızlar ağalığı kara ağalara geçmiştir.
Zenci hadımlar için bir ocak kuruldu ve buna Ağalar Ocağı adı verildi.
Enderun gibi ağalar ocağında da çok sıkı bir disiplin uygulanırdı.
Harem’e giren hadım hizmete alınır, ocak defterine kaydedilirdi.
Ortancalar içinde muteber bir lalaya el öptürülürdü.
Nöbet kalfaları olan ağaların emrinde harem kapılarını beklerlerdi.
Darüssaade Ocağına ait usul ve kanunu öğrenip acemi ağalığa geçerlerdi.
İçlerinden en kıdemlisi nöbet kalfası olurdu.
Hadımlar, şehzadeler, kadınefendiler, sultanlar ve valide sultanların,
hizmetine verilirlerdi.
Acemi ağalar, nöbet kalfası, ortanca, hasırlı, başkapı gulamı, yenisaray baş gulamı,
Eski saray ağası ve Darüssaade Ağası olunurdu.
Valide Sultan başağalarından da Darüssaade Ağası olan vardır.
Darüssaade Ağasına padişah huzurunda samur kürk giydirilirdi.
Ağalığını ilan için Hatt-ı Hümayun gönderilirdi.
Bu Hatt-ı Hümayunlar bir nevi görev yönetmeliği niteliğindeydi.
Darüssaade Ağaları görevleri gereği padişah ve ailesine en yakın kişidir.
Tarihte, önce Sarayda sonraları da devlette çok etkili olanlar vardır.
Ağanın görevleri arasında Haremeyn Evkaf Nazırlığı önemli yer tutuyordu.
1668′de Darüssaade Ağası nezaretinde 313 vakıf vardı.
Bu vakıfların 112′si İstanbul’da, 37’si Rumeli’de 164′ü Anadolu’daydı.
Darüssaade Ağasının vakıflardan nezaret hakkı olarak belirli bir geliri vardı.
Padişahlar emirlerini Darüssaade Ağalarına Hatt-ı Hümayunlarıyla bildirirlerdi.
Sultanla, padişah ve devlet ileri gelenleri arasındaki protokolü sağlarlardı.
Valide sultanlar tarafından şer’i meselelerde vekil bırakılırlardı.
Darüssaade Ağaları seferlerde Rikab-ı Hümayun görevlerinde bulunurlardı.
Valide Sultanların ve küçük sultanların has ve mukataalarına da bakarlardı.
Saray’ın yaptırdığı camilerin inşaat ve tamiratı Darüssaade Ağası bakardı.
Sultan Ahmet Camii Darüssaade Ağası Mustafa Ağanın nezaretinde yapılmıştır.


OSMANLI SARAYINDA AĞALAR 1

Osmanlı Sarayı’nda Ağalar çok önemlidir.
Bu konuyu günlere bölerek anlatacağım.
Artık kaç gün sürerse.
Harem ağası diye bu gün aşağılanan adamlar.
Osmanlı devlet hiyerarşisinde üçüncü sıradadır.
Çok önemli yapılar yaptırmışlardır.
Heriflerin şeyi kesiktir ama itibarları yüksektir.
Osmanlı Sarayında üç özel bölüm bulunur.
Bu bölümler Harem, Enderun ve Birun’dur.
Hadım ağalar ana sistemin koruyucusudurlar.
Hadım Ağalar dönemi Sultan Çelebi Mehmet ile başlar.
Hadımlık işlemi Müslümanlara uygulanmaz idi.
Bunun için başta Alman, Macar ve Slavlar kullanılmıştır.
Daha sonra Saray büyüyünce Ağalar sınıflandırılmıştır.
Bu Ağalar iki farklı grupta toplanmışlardı
Babüssaade Ağası ve Darüssaade ağası diye ayrılmışlardır.
Babüssade Ağaları Sarayın üçüncü kısmını korurlar.
Bundan dolayı üçüncü kapıya Babüssaade kapısı denir.
Bugün Topkapı Sarayında kapının üstünde Ak Ağalar kapısı yazar.
Kapının sağında Kapı ağası, solunda ise diğer ağalar yaşardı.
Babüssaade ağaları padişahın mabeyin dairelerini korurdular.
Görevli olmayan hiç kimseyi Babüssaade’den içeri sokmazlardı.
Sarayın en iyi korunan kapısı burasıdır.
Dönemler içinde kapı ağaların sayısı 20-30’u bulurdu.
Akağalar Padişahın barışta, camiye gidişinde yanında olurlardı.
Savaşlarda ve ava çıktığı zamanlarda saraydan ayrılmazlardı.
Dış göreve atandıklarında Vezir rütbesini alır ve Mısıra vali olurlardı.
Kapı ağasından sonraki Saray hiyerarşisi şu şekilde idi:
Hazinedarbaşı, kilarcıbaşı, saray ağası, saray kethüdası ve baş kapı oğlanı gelirdi.

Kapı ağası olarak göreve başlayan ve sonra büyük görevler gelenler vardı.
Sultan II. Murat zamanında Rumeli Beylerbeyi olan Hadım Şahabettin Paşa,
Sultan II. Beyazıt’ın Sadrazamı Hadım Ali Paşa,
Yavuz Sultan Selim’in Sadrazamı Hadım Sinan Paşa,
Kanunî‘nin Sadrazamı Hadım Süleyman Paşa,
Sultan IV.Murat’ın Sadrazamı Gürcü Mehmet Paşa aklıma gelenler.

Yarın Darüssaade Ağaları.