CAMİLER - TOPHANE KILIÇ ALİ PAŞA CAMİİ
Bu camii ile ilgili detaylar www.tas-istanbul.com sayfamız alınmıştır
Kılıç Ali Paşa Camii,
İstanbul Tophane meydanında, Meclis-i Mebusan caddesi üzerinde 1580 yıllında
Kılıç Ali paşa tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirilmiş külliyenin ana
yapısıdır
Özellikle İnebahtı
Savaşı sırasında manevra kabiliyetindeki büyük hünerlerinden Kılıç Ali Paşa’ya
Sultan II. Selim kendisine Kılıç adını ve Kapudan-ı Derya’lık makamını verir.
İstanbul’un güzide
semtlerinden Tophane’yi 16. yüzyılda denizin doldurulması ile elde edilen zemin
üzerine oturtularak yalı camisi özelliğinde inşa edilen ve 430 yıllık mazisiyle
dünya kültür mirasının en nadide eserlerinden biri olan Kılıç Ali Paşa Camii ve
Külliyesi süsler. Paşanın namını ebedileştirecek bir eser olan külliyenin
ortaya çıkışının ilginç bir öyküsü var. Cami inşa ettirmek üzere devrin
sultanından arazi ve izin talebinde bulunan paşaya sultan cevaben “O,
deryaların serdaru dur, varsın muktedirse camiini de derya üzre yapsun! Yoksa
O’na karadan bir karış yer vermem!” der. Bunun üzerine Kılıç Ali Paşa
“Hünkârımız doğru derler, bizim evimiz de, mekânımız da deryalardur; o halde
mabedimizin de derya üzre inşası uygun olur!” der ve günümüze kadar gelen
külliye Mimar Sinan’ın idaresinde deniz üzerinde ortaya çıkar.
Yıllar boyu incelediği
Ayasofya’yı andıracağını söylediği, içine Türk mimarisinden unsurlar da katarak
vücuda getirmeyi plânladığı Kılıç Ali Paşa Camii için büyük usta mimar Sinan
şöyle der: “Deryalar kudursa ve azgın dalgalar kubbenin tepesinden aşsa, yine
bu mabed kıyamete dek Allah’ın izniyle ayakta kalacak!” Yıllardır vapur ve bina
bacalarından çıkan kara dumanlarla taşının rengi siyaha çalsa da, Kılıç Ali
Paşa Camii pembe renkli Ayasofya’nın adeta küçük bir örneğidir. Kılıç Ali Paşa
Camii ve Külliyesi, geniş bir avlu ile çevrili. Avluya simetrik duvarlarındaki
dört ayrı kapı ile girilebiliyor. Avlu ortasında zarif bir kubbe ile örtülü
şadırvanı ise son derece göz alıcı.
Şadırvanlı avludan
demir parmaklıklı iç avluya geçildiğinde biri beş kubbeli ve altı sütunlu,
diğeri ise ahşap, ağaç oyma ve işlemeciliğinin en zarif örnekleri ile süslenmiş
bir saçakla örtülü iki tane son cemaat mahalline ulaşılır.
Genel olarak ele
alındığında Sinan’ın diğer eserlerine nispetle daha fazla süs unsuru barındıran
caminin gerek son cemaat mahallinde, gerekse iç kısmında 16. yüzyıl
özelliklerini yansıtan çiçek motifleriyle süslü renkli çiniler dikkat çeker.
Kılıç Ali Paşa Camii hat sanatı bakımından da son derece
zengin. Cami girişinin görkemli bezemesini tamamlayan muhteşem ahşap kapı
kanatları, kündekâri üzerine fildişi, abanoz ve elma ağacından incecik
kakmalarla, kabartmalı nakışlarla ve metal gülçelerle işlemeli. İç kısımda ilk
göze çarpan manzaralardan biri de lacivert üzerine beyazla çevrilmiş ve bütün
duvarların üst kısımlarını çepeçevre kuşatan nefis çiniler üzerine nakşedilmiş
kuşak yazıları. Büyük kubbenin 24 penceresi ile birlikte caminin toplam 147
penceresi vardır. Geniş kavisli pencerelerdeki camlar üzerine işlenmiş
rengârenk motifler ve desenler güneşin isabet ettiği kesimlerde zemine aksederken
oluşan renk ahengi ayrı bir görsel zenginlik sağlamakta.
Camideki Osmanlı mimari
zevkinin en bariz yansımalarından biri kuşkusuz Bursa stilindeki mihrap,dışa
çıkıntılı, yarım kubbe ile örtülü, kaide kesimi ile iç yüzü mermer, etrafı ise
bütün yüzeyi tamamen çiçekli nefis İznik çinileriyle kaplıdır. Kıble duvarının
ana mekâna bakan bölümünde üstleri çinilerle süslü olan tüm kemerli
pencerelerde zarif vitraylar kullanılır. Bu yüzden de pencerelerden süzülen
ışığın ahenkli dağılımının meydana getirdiği sade görkem, burayı caminin odağı
haline getirir. Mihrabın sağ tarafında tamamen işlemeli mermerden yapılmış ve
oldukça yüksek tutulmuş minber üstündeki sivri ve zarif külah caminin iç
manzarasındaki ahenge ayrı bir ihtişam katar.
Bu ulu mabet dış görünüşüyle
gözleri kamaştırırken, iç görünüşündeki ahenk ve ihtişamıyla da gönülleri
coşturur. Külliyenin bir parçası olan hamam da her haliyle Sinan’ın imzasını
taşıyan bir şaheserdir. Geniş revakları, şadırvanları, halvet ve girintili
çıkıntılı çeşitli hücre ve duşları dikkat çeker. Geniş göbek taşları, aydınlık
kubbede yankılar yapan şırıltılı sayısız kurnaları ile soğukluk, ılıklık ve
sıcaklık bölümleri diğer tarihi hamamlardan farklılıklar arz eder. Ayrıca iki
ılıklık bölümü ile İstanbul’un en büyük kubbeli üç hamamından biridir. Hamamın
restorasyon çalışmaları halen devam etmekte ve 2012 yılında hizmete açılması
beklenmekte. Avlunun kuzeybatı köşesinde
yer alan, caddeye bakan üç revakı bulunan ve inşasında banisinin muradı
“susayanların özellikle mübarek günlerde hararetlerini söndürmeleri için her
türlü meşrubatın Allah rızası için ücretsiz olarak dağıtılması” olan sebil yer
alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder